11 Ocak 2009 Pazar

KESTANE AĞACI

Bölgemizin coğrafi konumu nedeniyle hemen tüm köylerimiz orman kenarına kurulmuştur, ornmanlarımızda başta kestane , gürgen, küfner, meşe, kayın ağaçları bulunmakta idi;
Peki ne oldu bu ormanlara;
Bir kısmı köylerde yaşayan insanların bilinçsizce arazi açma, yakacak ve kereste ihtiyacı olarak heder edildi.
Büyük bir kısmı ise devletimiz tarafından islah etmek gayesi ile o büyük ormanlar kesilerek daha verimli olacağı düşünülen !!! çam ağaçları dikildi. Bu çam ağaçları hakikaten çok kısa zamanda gelişti ve boyları şu sıralarda 8-9 metreyi aştı, fakat ne yazıkki öğrendiğimiz kadarı ile bu çam ağaçları ülkemizde yetişebilecek en adi çam cisi imiş, kerestesinden karton kağıdından başka hiç bir şey yapılmaz, oldukça dayanıksız bir ağaçmış. (Buyurun devletin işine akıl erdirin.) sen o yıllarca asırlarca dayanıklı kerestesi olan kestane ağaçlarını, meşe ağaçlarını gürgen ağaçlarını kes yerine işe yaramaz çam ağacı dik.
İstemeyerekde olsa konumun dışına çıktım hani dertliyi söyletme derler ya..
Geleleim kestane ağaçlarına;
Ne devlet nede millet el ele vermesine rağmen bölgemizde kestane ağaçlarını yok edemedi, bu ağaçlar bölgemizi çok sevmiş olacaklar ki en verimsiz araziden en verimlisine kadar her yerde kendi kendine tekrar yeniden filizlemekde ve yıllar sonra boya gelmekdedir. Bilindiği gibi kestane ağacı meyvesinden tohumlanmakdadır, meyveleride kuşlar ve fare sincap gibi hayvanların taşıması ile etrafa yayılmaktadır, bu nedenle hiç umulmadık yerde kestane ağacı filizi çıkabilir. Kestane ağaçları son zamanlarda gerek orman işletme görevlerinin hassasiyeti gerek halkın biraz olsun bilinçlenmesi nedeniyle son zamanlarda korunmaktadır, tabii gizliden gizliye orman katilleri tarafından kesilmeye devam edilmektedir, bunun yanında birde yöremizde bir ağaç hastalığı peydah oldu, adına halk arasında kestane kanseri deniyor. Kanser denmesinin sebebi ağacın orta kısmında (ur) (top) şeklinde bir şişlik oluşuyor ve ağaç bu bölgeden itibaren kuruyor, sevindirici bir tarafı ise bu kabartının altından tekrar yeniden filizliyor ağaç ve daha gür oluyor. tabi zaman kaybı oluşuyor.
Bu hastalığı yetkililer biliyor ve bildiğim kadarı yıllardır araştırıyorlar, konferanslar falan düzenliyorlar ama ne yazıkki bir çözüm bulan yok, ama yinede birilerinin ilgilenmesi güzel.
Benim asıl söylemek istediğim bu nadide bölgede yaşayan bizlere düşen görevler;
Neler yapmalıyız; Başta kestane ağaçları olmak üzere bölgemizdeki tüm ağaçları korumalıyız. gördüğümüz filizlerini burada neden çıkmış bu diye kesip atmamalı onun büyümesine izin vermeliyiz, Bilinçsizce ağla kazığı yapacam asma direği yapacam diye kesmemeliyiz, hele hele yakacak ihtiyacımız için hiç kememeliyiz, yakacak ihtiiyacımızı eminim ki kuruyan dallardan budanan meyve ağaçlarında çalı çırpıdan fazlası ile karşılayabiliriz.
Doğada yetişen her bir bitkinin kendine göre güzelliği vardır ve bizim bölgemiz bu bakımdan zengindir, lütfen bu zenginliğin kıymetini bilelim,
Bölgemizde yetişen diğer ağaç ve bitki çeşitleri: Kızılcık(kiren) kuş burnu (köpek dikeni-yabangülü) taflan (defne) ıhlamur, Orman gülü (avu), Likapa (Ayıüzümü- ayıçileği), akçabağ ve ismi aklıma gelmeyen yüzlerce bitki.

3 yorum:

PINARHİSARLI ARICI dedi ki...

çok güzel bir konu işlemiş birazda dertlenmişsin yanlış eger yanlişsa ondan dönmek gerek bizde çok yerde iyi yapma sevdası ile dahada kötü olan yapılıyorsenin gibi memleketini seven kaç kişi kaldı adamlar mütahitlere iş çıkarmak icin yeni devlet binalarını bile yıktırıyor tekrar yaptırıyorlar velhasıl açıncak haldeyiz kolaygelsin duyarlılığınıda tekdir ediyorum.

d.m.t dedi ki...

Eskiden bizim burada da kestane ağaçları varmış ama ben hiç görmedim. Bu yıl nasip olursa kestane fidanı alıp ekmeyi düşünüyorum:)

Kozlulu Kadıoğlu dedi ki...

Ali Osman bey biz doğru bildiğimizden şaşmayalım önemli olan bu, bir gün yanlış yapanlarda doğruyu bulacaklardır elbet,
Demet hanım adresini verirsen posta ile gönderirim kestane fidanını:)